adanalı01
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

adanalı01

-_-Cem ÇİFTÇİ-_- İLETİŞİM:cem_leavemealone@hotmail.com
 
AnasayfaGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapLÜTFEN YORUM YAZALIM..BİLİYORUZ Kİ  FORUMLAR YORUMLARDAN OLUŞUR.

 

 Sibir Hanlığı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cem ÇİFTÇİ
PATRON
PATRON
Cem ÇİFTÇİ


Mesaj Sayısı : 159
Nerden : adana
Kayıt tarihi : 21/07/08

Sibir Hanlığı Empty
MesajKonu: Sibir Hanlığı   Sibir Hanlığı Icon_minitimeSalı Tem. 29, 2008 9:32 pm

İrtiş boyu, I. yüzyıldan beri çeşitli Türk-Kıpçak boylarının yaşadıkları bir saha idi. Sibir'in doğu kısmında hâkimiyet süren İnal adlı bir Kırgız hanı, Çingiz'e (Cengiz) tabi olduktan sonra, burası Moğol İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi, sonraları ise Coçi (Cuci) Ulusu'na ve dolayısıyla Altın-Ordu'ya bağlandı.
Altın-Ordu'nun parçalanmasından sonra kurulan (batı) Sibir (Sibirya) Hanlığı'nın bilinen ilk hükümdarı, Mamık oğlu Taybuga'dır. Çingiz ona, İrtiş, Tobul, İşim ve Tura ırmakları boyunu verdi; bu hanlığın merkezi, bugünkü Tümen şehri (veya ona yakın bir yer) olsa gerektir; o zamanki adı "Çinki-Tura" (veya Çimki) idi. Sonraları buraya sadece "Tura" denmiştir.

Taybuga'dan sonra, oğlu Hoca Han, sonra da onun oğlu Mar Han, tahta çıkmıştır. Kazan Hanlığı'na bağlı küçük bir beyliğin başında bulunan Opak'ın kız kardeşi ile evlenen Mar Han, aralarında çıkan mücadelede ölünce, Mar'ın oğulları Opak'ın sarayına alınmış ve Sibirya Hanlığı, bunun idaresine geçmiştir. Mar Han'ın torunları Muhammed ile Angış, kaçarak dedelerinin memleketini ellerine geçirmişlerdir. Muhammed Han, eski merkezi bırakarak, daha emin bir yer olan, İrtiş nehri üzerindeki (bugünkü Tobolski'nin 17 km. yukarısında) "İsker" (İskir veya Kışlak) şehrini başkent yapmıştır. Bu ailelerin sonuncusu olan Yadigâr'ın saltanatı, Kazan Hanlığı'nın Ruslar tarafından istilâsı zamanına rastlar.

Batı'daki en kuvvetli kale olan Kazan'ın düşmesinin (1552), Sibirya'ya büyük tesiri olmuştur. Bu durum karşısında Yadigâr Han, bir taraftan, yaklaşan Rus tehlikesini hafifletmek, diğer taraftan, güneydeki Türk Kazak-Kırgız bozkırlarından gelen hücumlara karşı koyabilmek maksadıyla, 1555'te, Moskova'ya elçiler göndererek Rus Çarı İvan'ı başarısından dolayı tebrik etmiş ve kendisinin de onun tabiiyetine girmek istediğini bildirmiştir. Bunun üzerine Moskova elçisi İsker'e gelmiş ve 1556'da Moskova'ya dönüşünde, Yadigâr'ın bir elçisi ona refakat etmiş ve 1557'de karşılıklı elçiler gidip gelmiştir. Bu sıralarda Yadigar, Sibir'de hakimiyet sürebilmek için, bazı bozkır hanlarıyla mücadeleye tutuşmuştu. Yadigâr'ın en büyük rakibi, Çingiz sülâlesinden Şiban neslinden olduğu rivayet edilen Küçüm Han idi.

1556'dan az sonra, Küçüm ile Yadigâr arasında mücadele başladı ve 1563'te, İrtiş nehri üzerindeki "İsker" şehri ve Batı Sibir Hanlığı'nın idaresi, Küçüm'ün eline geçti.

Küçüm Han, İrtiş boyundaki Türk (Tatar) kavimleri, Şaman dininde olup eski âdetlerine bağlı idiler. Küçüm Han, Buhara Hanı Abdullah Han'a müracaat ederek, İsker şehrine, İslâmiyeti öğretecek hocalar gönderilmesini rica etti; bunun üzerine Buhara tarafından bazı din âlimleri ve şeyhler geldi ve İslâmiyet'in yayılmasına yardım ettiler.

Türk uruglarının bir kısmı, hele İrtiş ve Obi nehirleri ile Altay dağlarına yakın sahadakiler, yine de Şamanlıkta kalmışlardır. Küçüm Han'ın gayreti sayesinde İsker şehri ve civarı ahalisi, oldukça yüksek bir medeniyet seviyesine çıkabildiler. Fakat, hanın bu hayırlı faaliyeti, Rus hücumu ile sekteye uğradı ve han, medeniyeti yaymak yerine, memleketini Ruslara kaptırmamak için savaşmak zorunda kaldı.

Novgorod'dan gelen Rusların kıymetli kürkler arayarak, 1032'de Urallara kadar vardıkları, fakat "Yugralar"ın hücumuna maruz kalarak çekildikleri biliniyor. Bundan sonra uzun zaman Novgorodluların "Yugra"ya karşı hareketlerinden bahsedilmiyor.

Fakat tabii, bu yıllar içinde Ruslar, bu bölgedeki hedeflerinden tamamen vazgeçmiş değillerdi. Nitekim, Toktamış Han'ın 1391'de Betkuk adlı bir Tatar başbuğunu gönderip Vyatka şehrindeki Ruslara hücum ettirmesi, Toktamış Han'ın, Kama boyunu Rus tehlikesinden korumak istediğini göstermektedir. Fakat, Altın-Ordu'nun yıkılması üzerine, Rusların Urallara doğru yayılmalarını durduracak bir kuvvet kalmadı; Kazan Hanlığı ise bunu yapacak durumda değildi. Novgorodluları Ural bölgesine çeken unsur, kıymetli kürklerdi.

Novgorod'un nüfuzu azalınca, onun "kolonileri" de Moskova'nın eline geçti. Bundan sonra Moskova hükümeti, Yuğra arazisine asker göndermeğe başladı. 1465'de Moskova kuvvetleri, Yuğra'ya sevk edildiler. Nitekim Ruslar, 1483'de Uralları aşarak Vogul arazisine girdiler. Knez Kurbskiy'nin kumandasında yapılan bu hareket, Rusların, Uralların ötesine yaptıkları ilk büyük seferdi.

Ruslar, Vogulları, Pilim ırmağı civarında yenerek, oradan Tavda ırmağı boyunca İrtiş'e indiler ve Obi nehrine vardılar. 1499'da, yeniden bir sefer açıldı, fakat mesafenin uzaklığı ve sahanın ormanlık ve soğuk olması yüzünden, burada daimî bir Rus hâkimiyeti kurulamadı. Yuğra'da ve Sibir'de Rus hâkimiyetinin yerleşmesinde, Stroganovlar adlı bir tüccar-kolonizatör ailenin faaliyeti, çok mühim rol oynamıştır.

Stroganovlar ailesinin kökeni, katiyetle tespit edilemiyorsa da, atalarından birinin Altın-Ordu mirzalarından Rus hizmetine giren ve Ortodoksluğa geçen bir Tatar olması, kuvvetle muhtemeldir. Bu kişinin çocuğu ve torunları, Novgorod şehrinde yerleşmişlerdir. Az sonra, bu aile, büyük bir servet sahibi olmuş, Novgorod'un kuzey Rusya'daki kolonilerinde büyük bir ticaret faaliyeti göstermeğe başlamıştır.

1445'de Moskova knezi Vasiliy Vasilyeviç, Kazan Hanı Uluğ Muhammed tarafından esir edildiğinde, hana ödenecek kurtuluş parasının, Stroganovlar tarafından verilmiş olması, Stroganovların bu sıralarda çok zengin olduklarını gösterdiği gibi, bu ailenin Moskova knez ailesi ile sıkı münasebetini açığa vurmaktadır. Zaman içinde bu ailenin nüfuzu giderek artmış ve sonuçta Stroganovlar ailesinden iki birader, Kama nehrinin baş kısmı ve Çusovaya nehri boyunu, Ural dağlarına kadar elde etmiştir; inşa ettirdikleri müstahkem noktalar, Rus hâkimiyeti için birer dayanak yeri oldu.

1573'te Sibir hanı Küçüm'ün biraderi Muhammed Kul'un, Kama boyuna kadar bir akın yapması üzerine, Stroganovlar daha esaslı müdafaa tertibatı almaya başladılar. Moskova'ya yaptıkları müracaat neticesinde, Çar onlara, Tahçı ve Tagıl ırmakları boyunda, müstahkem şehirler inşâ etmelerini ve yerli Vogul, Ostyk, Samoyed ve Yugralar'dan başka ücretli hizmette kullandığı Kazaklardan kıtalar kurarak, Sibir Hanlığı'na karşı harbe başlamalarını bildirdi. Sibir'in Rus hâkimiyetine girmesinde, işte bu aile ön ayak olmuş, Sibir'e karşı, büyük ölçüde ilk seferi bunlar tertip etmişlerdir.

XV. yüzyıldan itibaren, Rusya'nın güneyinde "Kazak" adiyle bir zümre türemişti. Bunlar, Rus boylarının ve knezlerinin zulmünden kaçan aşağı tabaka, bilhassa soylu zümrelerinden teşekkül etmekte idi. Bilhassa Don nehri ve Özü ırmağı boylarındaki muhtelif semtleri yurt edinen bu kaçaklar, "kanun ve hâkimiyet tanımayan" kimseler manasına gelen ve aslen Türkçe bir söz olan "Kazak" adını almışlardı. Rus Kazaklarından önce, güney Rusya'da "Kazak" adiyle Türk zümrelerinin bulunduğu anlaşılıyor; Rus "Kazakları", işte bu Türk "Kazak"larının yaşayış tarzlarını ve teşkilâtlarını taklit etmişler, ona bazı Rus hususiyetlerini katmışlardı.

Geçim vasıtaları, Don ve Dnyeper boyunca yaptıkları balıkçılık, mahdut miktarda ziraat olmakla beraber, en mühim faaliyetleri, çapulculuktu. Lehistan-Litvanya arazisinden başka, Don ve Dnyeper boyunca inerek Karadeniz'e kadar çıktıkları ve hattâ Anadolu sahillerinde çapulculuk yaptıkları olurdu.

Moskova'dan Azak ve Kefe şehirlerine gidip gelen Rus tüccarları da, bu Kazakların hücumuna maruz kalırdı. Kazaklar, kendi aralarından seçtikleri başbuğlarının (atamanlarının) idaresinde, birkaç bin kişilik kitle halinde harekete geçerler, komşu yerleşik memleketlerde soygunculuk ederlerdi. Don boyundaki Kazakların birçoğu yakalandı ve öldürüldü; bir kısmı da İdil yakınına kaçtılar ve buradan yukarıya çıkarak Kama boyuna geldiler. Bu zümrenin şefi, sonraları "Sibir fatihi" adını alacak, Yermak Timofeyeviç idi. Hakikî adının ne olduğu tespit edilemiyor, ancak Türkçe bir kökten geldiği tahmin edilen "Yermak" adının sonradan uydurulduğu anlaşılıyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://dusk01.phpbb9.com
 
Sibir Hanlığı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
adanalı01 :: тüяк тαяιнι-
Buraya geçin: